Bugun...

Kitap Tavsiyesi ve Dini Yaşamak

 Tarih: 19-03-2021 10:39:00
MUSTAFA TURGUT - GELİBOLU MÜFTÜSÜ

Kitap tavsiyesi, çok hassas bir mevzu…

Ebubekir Sifil Hocamız, bu hususta mihenk işlevi görebilecek çok güzel ölçütler ortaya koymuş. İstifadeye şayan bulduğumuz bu ölçütleri, hocamızın çeşitli çalışmalarından hülasa ederek ve bazı izahlar ilave etmek suretiyle siz değerli okuyucularımızla paylaşmayı lüzumlu ve faydalı buldum.

Evet, bir kitabı tavsiye etmek, iki kapağı arasında bulunan bütün muhtevasına kefil olmak anlamına geldiğinden sorumluluğu çok ağırdır.

Tavsiyesiz hiçbir İslâmî kitap okunmamalıdır. Avam halka dini bir kitabın tavsiye edilebilmesi için yüzde doksan dokuzunun doğru olması yetmiyor; yüzde yüzünün doğru olması gerekiyor. Binaenaleyh bu hususta Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat akidesine sahip olan ve takvasına tam itimad ettiğimiz hoca efendilerin tavsiyelerine uymamız bir zarurettir.

Tabi tavsiyeye şayan kitaplar yok değil; çok… Ama gönül rahatlığıyla onaylayacağınız yazarların eserlerini herkese aynı şekilde tavsiye edebilir misiniz?

Siz de bilirsiniz ki bir kişiyi tanımadan; tahsil durumunu, birikimini, eğilimlerini bilmeden; hangi noktalarda tashihe, hangi alanlarda takviyeye ihtiyacı olduğunu tespit etmeden ona kitap tavsiye etmek, son derece tehlikeli ve mesuliyetli bir davranıştır.

Ulema, tarih boyunca bu hususta çok hassas davranmıştır. Medreselerde okutulan kitaplardan tutun, yardımcı kaynaklara varasıya kadar tamamı ince bir elekten geçirildikten sonra okunmalarına müsaade edilmiştir.

Avama tavsiye edilen kitaplar oldukça sınırlıdır. Öyle kütüphaneler dolusu kitaplar tavsiye edilmemiştir onlara.

Ayrıca kitap okuma arzusunun bu kadar “köpürtülüyor” olması pek sağlıklı bir durum değil. Sistemsiz ve sağlıksız “bilgilenme”nin sakıncaları göz ardı edilmemeli. Ulemanın tasdikinden geçmemiş kitapların “kör kurşun” misali ne zaman, nerede, kimi vuracağı belli olmuyor. Piyasa bunun ibretlik örnekleriyle dolu…

Din Nasıl Öğrenilir?

Ümmet olarak belki de en önemli problemimiz; dinimizi, modernizm, şîilik ve vehhabîlik gibi temelden arızalı yaklaşımlardan; Cemil Meriç, Aliya lzzetbegoviç gibi mütefekkirlerden ya da Muhammed Esed, Roger Garaudy, Martin Lings, Rene Guenon, Fritjof Schuon  gibi mühtedilerden  öğrenmekte bir beis görmeyen, hatta bunu “ayrıcalık” sayma zaafıyla malul oluşumuzdur.

Oysa bunların kimi “yapı-bozucu etki yapıyor; kimi “yetersiz” kalıyor. Bu kaynakların hangisinden beslenirsek beslenelim, bir şeyler yanlış gidiyor, bir şeyler aksıyor.

Öncelikle şunu iyi bilmemiz gerekiyor: Dini sadece okuyarak öğrenmeye çalışmak, son derece riskli bir yoldur. Zira nelerin hangi sistematik içinde okunacağı, okunanların doğru anlaşılıp anlaşılmadığı, hatta yazılan şeylerin doğru olup olmadığı... gibi soruların cevaplarını bulacağı bir mekanizmadan söz etmek neredeyse imkansızdır.

Dini öğrenmenin en emniyetli yolu; görerek, dinleyerek ve dinin güzelce yaşandığı bir çevrede bulunarak öğrenmektir. "Okuyarak" öğrenme tarzı, öylesine teşvik ediliyor ki diğer öğrenme tarz ve metotları adeta unutuldu.

Yapacağım bu tavsiye size ilginç gelebilir, bazılarınızı entelektüel anlamda tatmin etmeye de bilir. Şu hakikat iyice bilinmelidir ki din, mealden asla öğrenilemez. Din, mütedeyyin bir çevreden ve güvenilir bir ilmihalden öğrenilir.

Dinimizi en iyi şekilde yaşamak istiyorsanız dinin güzelce yaşandığı bir ortama girmeniz, kaynak olarak da ilk etapta Ömer Nasuhi Bilmen Efendi’nin Büyük İslam İlmihali’ni okumanız ve onunla amel etmeniz yeterlidir.

“İslâmî Aklın İşleyiş Biçimi” adlı yazı dizimize bu önemli konu münasebetiyle bir haftalık fasıla vermiş olduk, kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Selam ve dua ile...

  Bu yazı 2477 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI