Bugun...

ANAFARTALAR KAHRAMANI

 Tarih: 09-08-2022 18:42:00
RUFAT ŞENER

“18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nden sonra, Boğaz’ı denizi geçemeyeceğini anlayan düşman bu sefer de karadan Gelibolu Yarımadası’na çıkmaya, Çanakkale’yi zorlamaya karar verdi.

25 Nisan 1915’te İngiliz – Fransız müşterek donanması Seddülbahir ve Arıburnu sahillerine çıktı. Sabah saat 05.30 civarında Arıburnu sahiline ayak basan düşman çıkarma birliklerini ilk olarak o bölgeyi savunmakla görevli 27. Alay karşıladı. Onun yardımına, sabah 9.45 civarında 19. Tümen Komutanı Yarbay Atatürk komutasındaki 57. Alay yetişti. Atatürk, sabahın erken saatlerinde gelen raporlarla düşmanın Arıburnu’na çıkarma yaptığını öğrenir öğrenmez; bir alay, bir dağ bataryası ve bir sıhhiye taburu alarak Bigalı köyündeki karargahından hareket etti. Aslında ‘yedek tümen komutanı’ olarak – üstlerinden emir almadan – bu büyüklükte bir kuvvetle harekete geçmesi askeri hiyerarşiye uygun değildi. Atatürk, Conkbayırı yakınında komutanlara ‘Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum! Biz, ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve komutanlar gelebilir.’ diyerek 57. Alay’ı düşman üzerine sürdü. Conkbayırı sırtlarında gün boyu devam eden boğaz boğaza çatışma sonunda düşman çıkartması sonuçsuz kaldı.

Bu başarısından sonra Mustafa Kemal ‘Arıburnu Kuvvetler Komutanlığı’na getirildi.

Bu savaşlar Arıburnu cephesinde 6 Ağustos tarihine dek sürdü.

3. Kolordu Komutanı Esat Paşa, 30 Nisan 1915’te Atatürk’e kutlama telgrafı çekti; ‘Geceli gündüzlü devam eden harbi, başarıyla yöneterek her an bir başka surette belirmekte olan fedakar hizmetlerinizin devamını bekler, sizi yürekten kutlarım.’ dedi..

10 Mayıs’ta, Atatürk’ün Arıburnu muharebelerini yönettiği tepeye 3. Kolordu Komutanlığı’nın günlük emriyle ‘Kemalyeri’ adı verildi.

17 Mayıs’ta Atatürk’e, padişah adına ‘Muharebe Altın Liyakat Madalyası’ verildi.

23 Mayıs’ta, Alman İmparatoru tarafından ‘Demir Haç’ nişanı ile ödüllendirildi.

1 Haziran’da, Atatürk albaylığa terfi etti.”

Bu konuda tarihçi İsmet Görgülü, ‘On Yıllık Harbin Kadrosu 1912-1922’ adlı yapıtında şöyle diyor: ‘Yarbay Mustafa Kemal, düşmana taarruz etmek için ordu komutanından gerekli izni almaya yönelseydi, düşman muharebenin ilk saatlerinde, bölgenin en hakim tepeleri olan Conkbayırı ve Kocaçimen’i ele geçirecek ve Boğaz yolunu açmış olacak, Seddülbahir’i savunan Türk kuvvetlerini de kuzeyden kuşatmış olacaktı. Aynı zamanda düşmanın çıkarma yaptığı Arıburnu ve Seddülbahir bölgelerine, muharebenin ilk gününde müdahale edebilecek mesafede Türk birliği bulunmadığından (Mustafa Kemal’in tümeni hariç) Çanakkale muharebeleri 25 Nisan günü kaybedilebilirdi.’

* * *

“Atatürk, düşmanın Arıburnu’nda püskürtülmesinden sonra, yeni bir taarruzunun Arıburnu’nun kuzeyinden olacağını üst makamlara üç kez söyler. Atatürk’ün uyarılarını Kuzey Grubu Komutanı Esat Paşa da dikkate almaz. Mustafa Kemal, ona ‘Arıburnu’ndan başlayarak Kocaçimentepe’ye kadar olan yeri ‘gösterip ‘Düşman buradan hareket edecek’ der. Kolordu Komutanı Esat Paşa gülüp Atatürk’ün omzunu okşayarak , ‘Merak etme beyefendi, gelemez.’ der. Sözü fazla uzatmanın işe yaramayacağını anlayan Atatürk ‘İnşallah sizin dediğiniz gibi olur.’ demekle yetinir.

Ancak, Atatürk’ün Esat Paşa ile yaptığı tartışmada öngördüğü her şey gerçekleşir. Düşmanın geleceği yönü tutamayan Türk ordusu gerileyip Şahinsırt’a kadar çekilir ve Anzak kuvvetleri Türk hatlarının gerilerine sarkar.”

Lord Kinross bu konuda şöyle diyor: ‘Seferin başından beri ikinci kez, Mustafa Kemal ‘in görüşü doğru, üstlerininki yanlış çıktı.6 Ağustos’ta düşman , tam Esat Paşa’ya söylemiş olduğu çizgi üzerinden saldırıya geçti.’

* * *

“6 Ağustos 1915’te Conkbayırı – Kocaçimen’e yönelik düşman taarruzu başladığında Esat Paşa’nın bütün dikkati Kanlısırt’taki düşman taarruzundaydı. Bu nedenle kuzeydeki saldırıya müdahale edememişti.

Conkabayırı’ndaki düşman taarruzuna ilk olarak 19. Tümen komutanı Atatürk müdahale etti. Atatürk, düşman taarruzunu duyar duymaz kendisine gönderilen 14. Alay 1. Tabur’dan bir bölüğü gece yarısı Conkbayırı’’na ve 72. Alay’dan iki bölüğü de Şahinsırt’a gönderdi. Böylece Conkbayırı’nda ilk direniş hattı oluşturdu. 8 Ağustos 1915’te Conkbayırı, İngilizlerin eline geçti. Atatürk, Conkbayırı bölgesindeki kritik durumu 5. Ordu Komutanı Limon von Sanders’e anlattı.

Durumun nasıl görülüğü sorulduğunda ‘Bütün kuvvetlerin, komutam altına verilmesinden başka çare yoktur’ cevabını verince, ‘Çok gelmez mi?’ karşılığını aldı. Atatürk, ‘Az gelir!’ karşılığını verdi. Atatürk gece saat 21.50’de Mareşal Liman von Sanders’in emriyle Anafartalar Grup Komutanlığına getirildi.”

Gazeteci Ruşen Eşref’in ‘Anafartalar Komutanı Mustafa Kemal ile Mülakat’ başlıklı yapıtına göre, o günü Mustafa Kemal şöyle anlatıyordu: ‘Böyle bir sorumluluğu yerine getirmek, basit bir iş değildir. Fakat ben vatanım mahvolduktan sonra yaşamamaya karar verdiğim için kemali iftiharla bu sorumluluğu üstüme aldım. Ve hemen, saatlerce uzakta bulunan Çamlıtekke Karargahı’na atla hareket ettim.’

* * *

“Gece yarısı yola çıkarken fırka doktoru Hüseyin Bey’i de yanına aldı, çünkü o sıralarda hastaydı. Yaveri Kazım Efendi, o gece şehit olmuştu. Rasim Efendi adında diğer bir süvari zabitini yanına almıştı. Kaç gecedir uyumamıştı. Hem yorgunluktan hem sıtma nöbetinden dolayı halsizdi. Avurtları çökmüş, benzi sararmış, iki derin çukura yuvarlanmış gibi duran mavi gözleri kızarmıştı. Ancak kendine güveni tamdı. Lord Kinross’un ifadesiyle ‘Sorumluluk onda uyarıcı bir ilaç etkisi yapıyordu.’ Ne de olsa bölgedeki tüm kuvvetler emrine verilmişti.

Gece karanlığında, saat 01.30’da grup karargahına vardı. Gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra sabah 04.30’da atına binip savaşı yöneteceği tepeye gitti.

9 Ağustos günü, 7.ve 12. Tümenlerin sabaha karşı başlayan taarruzunu, Anafartalar bölgesindeki bir tepeden, başından sonuna kadar yönetti. Sayıca çok kalabalık olan düşman 10 Ağustos’ta Conkbayırı’nda bozguna uğradı, Conkbayırı İngilizlerden geri alındı. Ardısıra 9 Ağustos günü sabaha karşı başlayan Türk taarruzu ile 10 Ağustos 1915’te Birinci Anafartalar Zaferi kazanıldı. Mustafa Kemal, ‘Anafartalar Kahramanı’ olarak anılmaya başlandı. Bu zafer Türk askerinin süngü hücumuyla düşmanını bozguna uğrattığı bir büyük savaş olarak tarihteki yerini aldı.”

* * *

“Atatürk, Anafartalar Zaferi sonrasında Çamlıtekke’de, Liman von Sanders ile görüşerek akşam saatlerinde Conkbayırı ile Suyatağı arasındaki 8. Tümen Karargahına hareket etti.

10 Ağustos’ta sabah saat 04.30’da Atatürk komutasındaki Türk birlikleri (3, 24 ve 28. Alaylar) Conkbayırı’nda düşmana saldırdı. 4 saat süren kanlı süngü muharebeleri sonunda Conkbayırı’nın tamamı ele geçirildi.

Düşmana çok büyük kayıplar verdiren bu savaş sırasında General Boldwin ve kurmay başkanı öldü. Atatürk de göğsündeki saate isabet eden bir şarapnel parçasıyla yaralandı.

(Atatürk, sonraki saatlerde bu kırılmış saati günün anısı olarak Liman Paşa’ya verir. Liman von Sanders Paşa da duygulanır, kendi kolundaki altın saati Atatürk’e armağan vererek teşekkür eder.)

Atatürk, Conkbayırı’nı geri aldıktan sonra , öğleden sonra 8.Tümen’e veda ederek Anafartalar Grubu Karargahına döndü.

5 gün süren Conkbayırı taarruzunda, resmi kayıtlara göre, Türk tarafı 20 bin, düşman tarafı ise 25 bin kayıp verdi.

10 Ağustos Conkbayırı taarruzu hakkında Fahrettin Altay Paşa’nın yorumu şudur: ‘Mustafa Kemal, 10 Ağustos’ta yalnız İstanbul’un değil, bütün bir memleketin işgalini önlemişti. Artık ümitleri kalmayan İngilizler, iki ay sonra Gelibolu Yarımadası’nı boşaltıp çekilip gitmeye mecbur kalıyorlardı.’

Müttefiklerin üçüncü saldırısında , Albay Atatürk komutasında Türk askeri 21 Ağustos’ta İkinci Anafartalar Zaferi’ni kazandı. Bu savaş, işgalci müttefik kuvvetlerin Çanakkale cephesinde düzenli güçler olarak çok büyük ve son saldırısı olarak tarihe yazıldı.

İkinci Anafartalar Savaşı’ndan sonra, iki taraf arasındaki savaşlar, genel olarak bir ‘siper savaşı’ şeklinde sürdü.

(Gelibolu Yarımadası üzerindeki kara savaşlarının üç nirengi noktasını – Arıburnu, Conkbayırı, Anafartalar Savaşlarını- saymışsak da, bu işgal süreci Kireçtepe, Tekketepe, Bombatepe, Zığındere, Kanlıdere, Kanlısırt, Kirte gibi mevzilerde verilmiş kanlı savaşlar içinde yaşanagelmiştir.)

Atatürk’e Gelibolu’daki üstün başarılarından dolayı 1 Eylül 1915’te Gümüş Liyakat Madalyası verildi.

8 Ağustos 1915’te Anafartalar Grup Komutanlığı’na getirilen Atatürk’ün bu görevi, Çanakkale’den ayrılacağı 10 Aralık 1915’e kadar 4 ay devam etti. Turgut Özakman’ın da belirtmiş olduğu gibi ’Çanakkale Savaşı boyunca Liman Paşa dışında hiçbir komutan, bu kadar uzun bir zaman, bu kadar çok birliğe ve bu kadar geniş bir alana komuta etmemiştir.’

( Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na girdiği tarihlerde Mustafa Kemal, Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da ‘Askeri Ateşe’ olarak görev yapmaktadır. Arkadaşlarının vatan savunması yaptığı günlerde, kendisinin pasif bir görevde bulundurulmasını içine sindiremeyen Mustafa Kemal, bulunduğu görevden alınmasını ve yeni bir göreve atanmasını ister. Bu isteği gereği 20 Ocak 1915’te Tekirdağ’da yeni kurulacak 19. Tümen Komutanlığına atanır. 19. Tümene, 6 Nisan 1915 tarihinde, Çanakkale’de 3. Kolorduya bağlı ihtiyat tümeni olarak görev verilir. Yarbay Mustafa Kemal, 25 Nisan’da bir ihtiyat tümeni komutanı olmasına karşın, kendiliğinden Arıburnu savunmasını fiilen yönetir. Giderek üstlendiği başarılı komutanlık görevlerinden sonra, Gelibolu Kara Savaşları son düşman askerinin 9 Ocak 1916 tarihinde bölgeden ayrılmasıyla sona erer.)

Çanakkale her şeyden önce Türk milletinin, bütün komutanlarıyla Türk ordusunun zaferidir. Ancak 8,5 ay süren Çanakkale kara savaşlarının en önemli anlarında, en büyük zaferlerinde Atatürk vardır. Atatürk eğer 25 Nisan’da Arıburnu’nda, 10 Ağustos’ta Conkbayırı’nda ve Anafartalar’da , 21 Ağustos’ta 2. kez Anafartalar’da o büyük zaferleri kazanmasa ne anlamı kalırdı 18 Mart Deniz Zaferi’nin?

Demem o ki, Atatürksüz bir Çanakkale Savaşı tarihi yazılamaz. Buna teşebbüs etmek için ya nankör ya da azılı bir Atatürk düşmanı olmak gerekir.”

Çanakkale’de düşmanına geçit vermemiş Türk ulusu, bu utkularına karşın Saltanat Hükümeti’nin 30 Ekim 1918 tarihinde imzaladığı Mondros Ateşkes Antlaşması’yla 1. Dünya Savaşı’nda yenilmiş Osmanlı Devleti olarak tarihte yerini aldı.

Mondros Ateşkes Antlaşması’nın hükümlerinden yararlanan İtilaf Devletleri güçleri (İngiltere-Fransa-İtalya ve onların öne sürdüğü Yunanistan) öz vatanımız Anadolu’yu ve Trakya’yı adım adım işgal ettiler.

Bu işgal günlerini, 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a ayak basan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde verdiğimiz Ulusal Kurtuluş Savaşı’yla sona erdirdik. 30 Ağustos 1922 günü kazanılan Başkomutanlık Meydan Savaşı, yeni bir Türk devletinin, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun temeli oldu.

Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın Başkomutanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu “Mustafa Kemal Atatürk, ‘Anafartalar Kahramanı’ olarak hep hatırlanacak ama bugün Atatürksüz Çanakkale Savaşı tarihi yazmak isteyenleri yarın hiç kimse hatırlamayacak ya da ‘yalancı’ olarak hatırlayacaktır.”

* * *

Yukarıdaki alıntılarımızı tarihçi yazar Sayın Sinan Meydan’ın 2018 yılında yayımladığı ‘Yüzyılın Kitabı’ adlı yapıtından (Sinan Meydan, Yüzyılın Kitabı, İnkılap Yayınevi) derleyerek, Şair Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın ‘Çanakkale, yeni Türkiye’nin önsözüdür’ deyişleriyle Büyük Taarruz’un 100. Yıldönümü günlerine taşımak gayretinde bulunduk.

Sayın Sinan Meydan’dan aktarımlarımızla, yüce Türk ulusunun utkuya eriştirdiği Anafartalar Zaferi’nin 107. Yıldönümünü kutlar; Anafartalar Kahramanı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ve onun değerli silah arkadaşlarının anıları önünde saygı ile eğilir; ulusumuzun özgürlüğü ve vatanımızın bütünlüğü için canlarını esirgememiş şehitlerimize rahmet, gazilerimize sağlık ve saygı dileklerimizi sunarız.

  Bu yazı 3147 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI