Bugun...

CUMHURİYET’İN SÖZCÜSÜ UĞUR MUMCU

 Tarih: 21-01-2022 18:10:00
RUFAT ŞENER

          Bir bombalı saldırı sonucu 24 Ocak 1993 tarihinde yitirdiğimiz, Türk basınının Kalpaksız Kuvayı Millicisi Uğur Mumcu’yu ölümünün 29. yıldönümünde anıyoruz.

           Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetimiz için bedel ödeyen bir gazetecimiz, bir aydın insanımızdı Uğur Mumcu. Gerçek bir üniversite olarak nitelendirilen Cumhuriyet gazetesinde, Gözlem başlıklı köşe yazılarında Türkiye’nin, Türk insanının sorunlarını irdeler, Yüce Atatürk’ün kurduğu ‘tam bağımsız’, ulusal, laik, demokratik, sosyal ve hukuk devleti Cumhuriyetimizi aydınlık bir geleceğe eriştirmek savaşımını kalemiyle sürdürürdü.

           Adını Atatürk’ün verdiği Cumhuriyet gazetesinin ve Cumhuriyet Türkiyesi’nin sözcüsüydü.

           Düşüncenin ve gerçeğin önünde duramayanların alçakça saldırıları sonucu Uğur Mumcu’yu yitirmiştik.  Çok büyük değerlerimiz, gözbebeği aydınlarımız, bilim insanlarımız, yazarlarımız, şairlerimiz sırlamasında Prof. Dr. Muammer Aksoy, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Prof. Dr. Bedrettin Cömert, Doç. Dr. Bahriye Üçok, Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, Çetin Emeç, Abdi İpekçi, Tarık Dursun ve niceleri gibi sırada Uğur Mumcu da vardı… Kurulmuş bir hain tuzakta, park ettiği otomobiline yerleştirilmiş bir bombanın patlatılmasıyla can vermişti Uğur Mumcu da. Onların her biri demokrasi ve insan hakları şehidiydi!

            Kimler öldürmüştü Uğur Mumcu’yu?   Katillerini bilmek, bulmak için, yine O’nun çizdiği ‘tarikat-siyaset-ticaret ücgeni’ni taramamız gerekmez mi? Mumcu’nun yazılarında ısrarla andığı kontrgerilla, kışkırtıcı ajanlar, ‘devlet adına tetik çektiği söylenen’ ülkenin esenliğe erişmesinden kaygı duyan çevreler çıkmaz mı bu tuzakları kuranların gerisinde…

            Uğur Mumcu, Türkiye’nin hangi odakların tehdidinde olduğunu, dünya egemeni emperyalist güçleri ve onların yerli işbirlikçilerini tanıttı. Yazılarında bir bir…” Cumhuriyeti dört bir yandan talan ediyorlar”, “Devleti ele geçiriyorlar”, “Kirletiyorlar”, “Kirleniyoruz” diyerek feryat etti yazılarında. …

            O’nun yazdıkları önünde, ‘bu kadarı da olmaz’, dedik, ‘abartıyor’ dedik; ama yazılanlar bir bir gerçek oldu! Şimdi, ülke ve toplum olarak, kendimizi bir cendere içine sıkıştırılmış gibi hissediyorsak, bu gerçeği vaktiyle Uğur Mumcu’nun dile getirdiğini anımsamalıyız.

            Bir bir düşen Cumhuriyet kurumları, talan edilen yurt kaynakları, gericilik sarmalında üniversiteler, toplumun sesi olmayı unutmuş medya, kaybedilen özgürlükler, yolsuzluk batağına saplanmış yöneticiler, sosyal yaşamdan uzak düşürülmek istenmiş kadınlarımız, umutlarının tükenmişliğini yaşayan gençlerimiz… Giderek ülkenin ve toplumun geçirdiği bir dönüşüm çarkında, gayrı millî güçlerin ve tarikatların etkin konumlara erişmişlikleri Uğur Mumcu’nun değindiği konulardı.

            Cumhuriyet için bedel ödeyen Uğur Mumcu, ülkemizin geleceğini o günlerde görmüştü. O, Cumhuriyetimizi savunmak savaşımında, kirli ellerce katledilmişti. Ama O’nun bıraktığı saflar boş bırakılmayacaktı. Hakkın verilmesini beklemeyip onu kazanacak, Türkiye’de var edilmek istenen karanlığa, çağdışılığa, emperyalizme karşı savaşacak aydınlıkçı güçler her zaman var olacaktı.

            Uğur Mumcu’nun bıraktığı Türkiye Cumhuriyeti’nin sözcülüğü görevi aksamadan yürütülecekti.

            Bir aydınlanma düşünürü bileceğimiz Uğur Mumcu, Cumhuriyet gazetesinin ‘Gözlem’ başlıklı köşe yazılarında “Bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunmaz” öğretisini işliyordu. Türkiye’nin demokratikleşmesi, Türkiye insanlarının kardeşliği, Türkiye kaynaklarının ulusal çıkarlar için kullanılması, ulusu ve ülkesi ile bölünmez milli devlet savunuculuğu, laik devlet yaşamı ve devletimizin kalkınarak sosyal refaha erişmesinden her bir insanımızın alacağı pay konularında önce bizleri bilgilendiriyor sonra da savunacağımız fikir yollarını açıyordu.

           O, antiemperyalisti, yurtseverdi, demokrattı, devrimciydi, toplumcuydu, Cumhuriyet gönüllüsüydü. 1970’lerde yayımladığı ‘Kirli Eller’ başlıklı köşe yazısında kimliğini şu sözlerle vurgulamıştı: “Amacımız Türk halkına insanca yaşama olanağı sağlamak ve bağımsız Türkiye’yi kurmaktır.”

            Bu amaç, Yüce Atatürk’ün “Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türk halkını tümüyle çağcıl ve gelişmiş bir toplum halinde yaşatmaktır.” sözlerini yürekten benimsemiş insan olmak, Atatürkçü olmak demekti!

            Mustafa Kemal de İzmir’de emperyalizmi denize döktüğü gün, hakkında   İstanbul Hükümeti’nin verdiği idam fermanını boynunda taşıyordu. Türk halkının kurtuluş savaşını bir elinde sehpa, bir elinde kılıcıyla sürdürmüştü. Zafer, inanç ve dirençle kazanılmıştı. Özgürlük ve bağımsızlık böyle kazanılmıştı; Cumhuriyet böyle kurulmuştu. Atatürk Cumhuriyeti’nin aydınlanma yolu bugün de öldürülmelere, tutsaklıklara karşın sürecek; Türk halkı uygar ve çağdaş dünyada onurlu yerini, savunusunu verdiği düşünceleriyle koruyacaktır.

             Türkiye’nin ve Türk ulusunun aydınlanmasında, demokrasinin var edilmesinde emeklerini esirgememiş, can vermiş, özgürlüğünden yoksun düşmüş Cumhuriyet sözcülerimize gönül borcumuz var. Onların yol göstericilerimiz olduklarını unutmuyoruz!

              Nitekim bu yol göstericimiz Uğur Mumcu’yu, aslında Şair Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Şair Nazım Hikmet için söylediği, sonradan Zülfü Livaneli tarafından bestelenmiş şiirin dizeleriyle uğurlamıştı, Ankara’nın yağışlı bir gününde kadirşinas Türk insanları: “Uğurlar olsun uğurlar olsun”

            Biz de Cumhuriyete ve onun kazanımlarına sahip çıkmak bilincimizle, ölümünün 29. yıldönümünde bağımsız ve tarafsız, araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu’yu ve tüm demokrasi şehitlerini saygı ve rahmetle anıyoruz. Ruhları şad olsun! Ebedi mekânlarında ışıklar içinde yatmalarını istiyoruz.

  Bu yazı 2180 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI