Bugun...

MUSTAFA KEMAL’İN ÇANAKKALE EFSANESİ-2

 Tarih: 17-03-2022 19:42:00
RUFAT ŞENER

(Dün birinci bölümü yayımlanan yazımızın ikinci bölümüdür.)

              Mustafa Kemal, 10 Ağustos’ta gerçekleştirdiği taarruzla yıpranmış Osmanlı birliklerine yeni bir ruh ve dinamizm kazandırır. Conkbayırı taarruzu sonucunda İngiliz birlikleri geri atılmış ve ağır kayıplar vermiş olur. Bu savaşın 5. Ordu Komutanı ve Alman Mareşali Liman von Sanders, (o yıllarda müttefik Almanya’nın kimi askerleri Osmanlı Devleti Ordusu’nda görev yapmaktadır) Conkbayırı zaferini kazanan Mustafa Kemal’i şu sözlerle kutlamaktadır:

             “Büyük iş başardınız! General Hamilton kazanmış olsaydı, İstanbul yolu açılmış olacaktı. Olay tarihe büyük bir İngiliz zaferi olarak geçecekti. Savaşın gidişi değişecekti. İngilizler, İstanbul’a Ruslarla birlikte gireceklerdi. Siz, yetersiz bir güçle bu büyük zaferi tersine çevirdiniz. Bu zafer, tarihe sizin adınızla geçecektir.”

            Bundan böyle Mustafa Kemal, Türk ve dünya kamuoyunda ‘Anafartalar Kahramanı’ olarak anılacaktır.

            Ağustos 1915’ten sonra Gelibolu Yarımadası’ndaki vuruşmaların hızı kesilmeye yüz tutar. Giderek o günlerde Harbiye Nazırı ve Başkomutan vekili Enver Paşa da Çanakkale’de savaşan grupları ziyaret etmekle birlikte, Anafartalar Grubu’nu ziyaret etmekten kaçınır da.  Enver Paşa’nın bu davranışı, Mustafa Kemal’e karşı duyduğu kıskançlığın sonucudur. Bundan dolayı büyük üzüntü duyan Mustafa Kemal, 27 Eylül 1915’te Ordu Komutanı Liman von Sanders’e Grup Komutanlığı’ndan istifa mektubunu gönderir.  Mustafa Kemal 10 Aralık 1915’te Anafartalar Grup Komutanlığı görevini Fevzi (Çakmak) Paşa’ya bırakır, İstanbul’a döner.

            Ancak 17 Ocak 1916 tarihinde Mustafa Kemal’e, Çanakkale Savaşları’ndaki üstün başarılarından ötürü altın Liyakat Madalyası verilir de.

            Bu büyük zaferde, Çanakkale Cephesi’nde yer alan Osmanlı askeri sayısı yaklaşık 500.000 kişidir. Bu savaşlarda kaybedilenlerin sayısıysa 213.882 olmaktadır. (Şehitler 55.127, yaralılar 100.117 yitikler 10.067 ve hastalıktan ölenlerse 21.498 ve hastalık nedeniyle savaş alanını terk edenlerse 64.440’ tır.)  

             Biz, bu yıldönümünde, bir kez daha savaşın tüm şehit ve gazilerinin ‘Ruhları şad olsun!’ diyoruz.  Adlarına diktiğimiz anıtlarda anılarını yaşatıyoruz.

             Savaşların komutanı Mustafa Kemal tarih sahnesine Çanakkale’de çıkmıştır. Çanakkale – Gelibolu Kara Savaşları’nda ulusal bir kahraman olarak tanınan Mustafa Kemal’in, Millî Mücadele’ye önderliği daha çabuk kabul görür. Durumu çok iyi kavrayabilmek, hızlı ve soğukkanlılıkla doğru karar verebilmek, verdiği kararı büyük bir azimle uygulayabilmek, girişimci ruha sahip olmak yetisi, O’nun Millî Mücadele’yi başarıyla sürdürmesinin nedenlerini oluşturur. İşte, bu noktada Gelibolu Kara Savaşları’nın kaderini değiştiren kişi Mustafa Kemal olur. 

               Sonuçta, Çanakkale’yi ve Gelibolu Yarımadası’nı 9 Ocak 1916 günü terk eden istilacılar 1. Dünya Savaşı’nın ve dünya tarihinin en yoğun ve kanlı savaşlarının yaşandığı bu cephesinden elleri boş dönmektedirler.  Fakat bu savaş günlerinin ulusumuza kazandırdığı değerlerin önemi çok büyüktür!

             Bu savaşı Mustafa Kemal’siz anmak ve anlatmak, onun başarısını küçümsemek, zaferi birtakım hurafelere bağlamak da tarihsel gerçeklere aykırı ve bu savaşın kahramanlarına karşı da saygısızlık olacaktır.

              Çanakkale Zaferi, ordumuza ve milletimize özgüven kazandırmıştır. Emperyalizmin yenilebileceği güç ve inancını vermiştir. Giderek, Çanakkale’de deneyim kazanan genç komutanlar Millî Mücadele yıllarında Mustafa Kemal’in yanında yer alan önderlerdir.

              Çanakkale ruhu, Kuvayı Milliye ruhunun mayasıdır. Çanakkale ruhu gelişerek, güçlenerek ve bilinçlenerek Kuvayı Milliye ruhunu oluşturur. Türkiye Cumhuriyeti’ni bu bilinç yaratır.  Bu ruh olmasaydı, ulumuz sonsuza değin Sevr Antlaşması’nın tutsağı kalmaya mahkûm olurdu. Çanakkale ruhuyla doğdu ‘Türk Ulusu’ kavramı, bu günlerimize dek de   önem kazandı insanlarımızca.

              Ancak Osmanlı Devleti’nin Çanakkale Zaferi’nden üç yıl sonra 30 Ekim 1918 tarihinde imzalamak zorunda kaldığı Mondros Ateşkes Antlaşması koşulları içinde İtilaf Devletleri başta İstanbul olmak üzere Anadolu’nun büyük bir bölümünü işgal etmeyi de bildiler. Bu günlere son verecek olansa, Ulusal Kurtuluş Savaşımız ve onun eşsiz komutanı Gazi Mustafa Kemal’in kazandığı zaferle kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devleti oldu.

             Anımsayalım, Mustafa Kemal 13 Kasım 1918 tarihinde Adana’dan İstanbul’a döner. (O günler öncesinde Filistin- Suriye cephesinde görev yapan Yıldırım Orduları Grup Komutanı Liman von Sanders Paşa gördüğü yenilgilerle İngilizlere tutsak düşmekten zor kurtulur. Onun görevden alınmasından sonra Mustafa Kemal, 7. Ordu Komutanı olarak   Türk ordusunu zayiat vermeden Halep’e dek geri çekmeyi başarır ve toparlar. Daha sonra da Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına kendisi atanır.   Bulunduğu Adana’dan İstanbul Hükümetine çektiği telgraflarla İngilizlerin İskenderun Körfezi’ne çıkarma yapacaklarını, alınacak önlemleri anlatmaktadır da.  Önerileri kabul görmeyince Sadrazam Ahmet İzzet Paşa tarafından görevden alınır ve İstanbul’a davet edilir.) İstanbul Haydarpaşa Tren İstasyonu’na indiğinde, İtilaf Devletleri’nin 61 parçadan oluşan donanması İstanbul Boğazı’nda geçiş töreni yapmaktadır.  Onların geçiş töreni izlemek zorunda kalan Mustafa Kemal, dalgın gözlerle ufka bakmaktadır. Bu durumda yanındaki yaveri Cevat Abbas’ın, ‘Bir şey mi düşünüyorsunuz?’ sorusuna Mustafa Kemal verdiği yanıt şudur: “Geldikleri gibi giderler!”

              Evet, sözünü kullandığı tarihten beş yıl sonra, 9 Eylül 1922 günü Türk Ordusu’nun İzmir’e girişinden sonra, düşman donanmasının bir daha geri dönmemek üzere Türk vatanını terk ettiğini görmüştür Ulusal Kurtuluş Savaşımızın Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk…

              Mustafa Kemal Atatürk, özgür ve tam bağımsız, laik ve çağdaş uygarlık yolunda yürüyen   Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Büyük Önder’dir.

              Bugün, bizler 18 Mart 1915 tarihinde kazandığımız Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107. Yıldönümünü kutluyoruz!

             “Ne mutlu bizlere ki Mustafa Kemal Atatürk gibi bir lidere sahip olmuşuz ve Mustafa Kemal’in açmış olduğu çağdaş uygarlık yolunda azimle ve sabırla yürümekteyiz!

               Ülkemizi yöneten bazı hükümetler, ‘gaflet, dalalet ve hatta hıyanet’ içinde olabilirler; ancak şunu iyi bilmelidirler ki büyük Atatürk’ün açtığı aydınlanma yolunda ilerleyen bizler, yani Türk Ulusunun onurlu bireyleri, Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere sunmuş olduğu aydınlığın yeniden karanlığa dönüşmesine izin vermeyeceğiz ve buna yeltenenlerin karşısına yıkılmaz bir duvar gibi dikileceğiz.!”

              18 Mart 1915 günü kazanılan Çanakkale Deniz Zaferi’nin ve ardı sıra yaşanan Gelibolu Kara Savaşları’nın anlamını ve önemini okuyucularımıza Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu ve ‘uluslararası ilişkiler’ öğretim üyesi Sayın Doç. Dr. Hüner Tuncer’in ‘Mustafa Kemal’in Çanakkale Efsanesi’ (Cumhuriyet Kitapları, 1921 baskısı) başlıklı yapıtını   alıntı tümcelerle özetleyerek ve değerlendirmemizle sunduk.

              Üzerinde yaşadığımız topraklarda bize özgürce yaşama hakkı kazandıran; ulusal, laik, demokratik hukuk devleti Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran; son günlerin Ukrayna- Rusya silahlı çatışmasında doğruluğu bir kez daha anlaşılan “Savaş zaruri ve hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça savaş bir cinayettir.” sözleriyle bize “Yurtta sulh cihanda sulh!” ilkesini bırakan Mustafa Kemal Atatürk’ün yüceliğini bir kez daha yaşıyoruz   18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107. Yıldönümünde.

              Bu duygu ve düşüncelerle Türk Ulusunun Büyük Önderi, laik ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e; ulusumuzun özgürlüğü ve bağımsızlığı, Türk vatanının   bütünlüğü için canlarını feda etmiş şehit ve gazilerimize şükran ve minnet duygularımızı sunuyor¸ anıları önünde saygı ile eğiliyoruz.

  Bu yazı 2792 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI