Bugun...

VATANIN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KURAN LOZAN, MONTRÖ, HATAY (1)

 Tarih: 20-07-2022 19:37:00
RUFAT ŞENER

İlginçtir, Ulusal Kurtuluş Savaşı üstüne kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik hakkını ve vatanın bütünlüğünü perçinleyen üç tarihsel olay da temmuz ayında yaşanır.

Birincisi, 24 Temmuz 1923 tarihinde imzaladığımız Lozan Barış Antlaşması’dır. Tüm dünyaya bağımsız yaşama hakkımızı kabul ettiren bu antlaşmanın 99. Yıldönümünü kutluyoruz.

İkincisi, 20 Temmuz 1936 tarihinde imzaladığımız Montrö (Montreus) Boğazlar Sözleşmesi’dir. 86.yıldönümünü yaşadığımız bu sözleşme ile Çanakkale ve İstanbul Boğazı üzerinde egemenlik hakkımızı ve vatan bütünlüğümüzü kesinleştiriyoruz.

Üçüncüsü, 5 Temmuz 1939 tarihinde Türk birliklerinin Hatay’a girişidir. Hatay Millet Meclisi’nin 29 Haziran 1939 tarihinde oybirliği ile aldığı Anavatan Türkiye’ye katılma kararının 83. Yıldönümünün coşkusunun yaşıyoruz.

Bu gelişmeler Ulusal Kurtuluş Savaşı yolunda 23 Temmuz 1919 tarihinde toplanan Erzurum Kongresi’nde alınan “Ulusal sınırlar içinde vatan bir bütündür.” kararının sonuçlarıdır.

Doğal ki, Lozan’ın kazandırdığı haklar çerçevesinde, 1 Temmuz 1926 tarihinde kabul edilen Kabotaj Kanunu ile , Türkiye’yi çevreleyen karasularında ve limanlarda ulaşım hizmetinin Türk gemi ve işadamlarına tanınması da egemenlik haklarımız kapsamındadır.

Ayrıca, 20 Temmuz 1974 tarihinde gerçekleştirdiğimiz, bir ‘meşru müdafaa’ örneği bilinecek Kıbrıs Barış Harekatı ardında kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bu ulusal egemenlik hakkımızı yaşatmak bilincinin yeni bir görünüşüdür.

Misak-ı Milli sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarını tespit eden, toprak bütünlüğünü, bağımsızlığını ve ulusal egemenliğini kuran bu tarihsel günler , Atatürk Türkiyesi’nin, Cumhuriyet’in övünç dolu günleridir.

Bunun içindir Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bu antlaşma, Türk milleti aleyhine asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eden bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş siyası bir zaferdir.” övgüsüne değer gördüğü Lozan Barış Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tapu belgesidir.

Salt dört yıla yakın süren Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı değil, Osmanlı Devleti’nin Trablusgarp, Balkan ve 1. Dünya Savaşı dönemlerini de içine alan, uzun bir savaş zincirini ve 1699 Karlofça Barış Antlaşması’ndan beri süre gelen geri çekilmeyi sona erdiren diplomatik bir zaferidir Lozan.

Tarihçi Sinan Meydan’ın 2019 yılında yayımladığı ‘İflas-İşgal-Direniş-Kurtuluş’ üstüne ‘Atatürk Etkisi’ adlı eserinden alıntılarımız, bu kutlu günümüzden alacağımız dersi bize aktarıyor:

“Lozan, Batı karşısındaki Türk geri çekilişini Edirne önlerinde durduran, emperyalizmin bölünmüş, parçalanmış Türkiye hayalini bitiren bir antlaşmadır. Lozan, her türlü kapitülasyona son vererek Türkiye’nin ‘tam bağımsız’ bir ‘ulus devlet’ olmasını sağmamıştır. Lozan, önce Avrupa’dan sonra Balkanlardan atılan Türklerin, Trakya’ya ve Anadolu’ya tutulmasını sağlamıştır”

“Lozan’dan önce saltanatın kaldırılması, Lozan’da mübadele ve hukuk birliğinin (laik hukukun) kabul edilmesi, Lozan’dan sonra da cumhuriyetin ilan edilmesi tesadüf değildir. Böylece Türk Ulus Devleti kuruldu. Yani Lozan, bağımsız, laik Cumhuriyet’in, Türk Ulus Devleti’nin tapusudur.”

Lozan’a yönelik “Lozan hezimettir”, “Lozan ihanettir”, “Lozan güncellenmelidir” saldırılarının arttığı bu dönemde, anlaşmanın önemini Sayın Sinan Meydan tespit ediyor:

“Demem o ki, Türkiye’de Cumhuriyet hedef olduğu sürece, aynı zamanda laik hukuk hedeftir. Cumhuriyet ve laik hukuk hedef olduğu sürece Lozan hedeftir. Lozan hedefse Türk Ulus Devleti hedeftir.”

Çünkü, “Lozan’dan önce, Avrupa Osmanlı’yı kapitülasyonlarla iliklerine kadar sömürüyordu. 19. Yüzyıldan itibaren Osmanlı, gümrüklerini belirleyemez, yabancıları yargılayamaz, yabancı okulları denetleyemez olmuştu. Devlet yabancı elçilerin ve konsolosların kontrolündeydi. Sanayi kuruluşları, bankalar, limanlar, demiryolları, madenler, tütün, hatta eyaletlerin vergi gelirleri, her şey yabancıların elindeydi. Azınlıklar her bakımdan ayrıcalıklıydı. Hatırlayacaksınız! Osmanlı, gırtlağına kadar Avrupa’ya ve Galata bankerlerine borçlanmıştı. Borçların faizlerini bile ödeyemeyince Avrupalı alacaklı ülkeler, 1881’de Duyunu Umumiye İdaresi’ni kurarak Osmanlı’nın en temel gelirlerine el koymuştu.”

Oysa Lozan’la; “Yüzyıllardır Osmanlı’yı iliklerine dek sömüren kapitülasyonları kaldırdık. Anadolu’nun bölünüp parçalanmasına (Ermeni ve Kürt devletlerinin kurulmasına) izin vermedik. Türkiye’nin (Musul ve Hatay hariç) sınırlarını çizdik. Karaağaç’ı kurtardık. Kabotaj hakkını elde ettik. Savaş esirlerini kurtardık. Osmanlı borçlarını ödeme planını belirledik. Duyunu Umumiye’yi etkisizleştirdik. Batı’nın ‘Müslüman azınlık’ dayatmasını reddettik. Patrikhane’nin siyasi ve idari yetkilerine son verdik. Batı’nın, Türkiye’nin azınlıklarını koruyacak bir kurum isteğini reddettik. Yabancı okulların, Türk okullarına uygulanan kanun ve yönetmeliklere tabi olmalarını sağladık. Gökçeada, Bozcaada, Tavşan Adaları ile Anadolu’ya 3 milden az uzaklıktaki adaların ve adacıkların hepsini aldık. Yunanistan’a bırakılacak adalarda hiçbir deniz üssü ve istihkam bulundurulmamasını sağladık. Dinlere, mezheplere kapitülasyonlara göre belirlenmiş ‘çok hukukluluğu’ reddedip ‘laik hukuku’ kabul ettik.”

Ki, “Lozan Antlaşması sıradan bir antlaşma değildir; şahit kanlarıyla kazanılan İstiklâl Harbi’nin sonunda imzalanan barış antlaşmasıdır. Sınır çizen, devlet kuran bir antlaşmadır. Lozan, Türkiye Cumhuriyeti’nin ’kurucu’ belgesidir. 30 Ağustos 1922 tarihinde kazanılmış askeri zaferin, siyasi zaferle taçlandırıldığı bir antlaşma belgesidir Lozan.”

Bu nedenlerledir ki, getirilmek istenmiş birtakım kötü değerlendirmeler, çarpıtmalar ardında Lozan’ı tartışmaya açmaya yeltenmek gayretleri, Türkiye’ye değil ama “BOP doğrultusunda Ortadoğu haritalarını yeniden çizen ABD’ye ve onun terörist taşeronlarına yarayacaktır.”

“Türkiye, Lozan’da ‘mümkün olanı’ almıştır. Atatürk, Lozan’da Türkiye’yi çılgınca maceralara atmak yerine ‘mümkün olanı’ alarak tam on bir yıllık savaş dönemine son verip kalıcı barışı kurmuştur.

Atatürk’ün ‘Yurtta barış dünyada barış’ ilkesinin ilk somut uygulaması Lozan Barış Antlaşması’dır. Şimdilik 99 yıllık kesintisiz barışı sağlamıştır.” 1.Dünya Savaşı sonrasında uluslararasında imzalanıp da hâlâ yaşayagelen tek anlaşma belgesidir Lozan.

Her şeyden önce ‘tam bağımsız’ devlet olmak kararlığıyla oturulmuş Lozan masasında, ulus devletimiz adına saptanan bu haklar yanında, kimi konuların tarihin akışına bırakılması da kaçınılmaz görülmüştür. Bazı konuların da, Osmanlı Devleti döneminde geri dönülmeyecek şekilde kaybedildiği bilinen Ege adaları gibi, tartışmaya açılaması olası görülememiştir. İşte bu tarihsel akışın içinde, Lozan’da tam olarak kontrol altına alamadığımız Boğazlar, 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile yönetimsel olarak ele geçirilmiş, egemenliğimiz ve vatan bütünlüğümüz altına alınmıştır.

(Değerlendirmemizin Montrö ve Hatay’a değgin paragrafları yarın yayımlanacak gazetemizde yer alacaktır.)

  Bu yazı 2602 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI