Bugun...

ULUSUMUZUN ÖZGÜVENİ (2)

 Tarih: 21-04-2022 17:29:00
RUFAT ŞENER

“Küçük Hanımlar,

Küçük Beyler!”

            (Kutlama yazımızın ilk bölümü gazetemizin dünkü sayısında yayımlanmıştır.)

              Atatürk, Türk Devrim Tarihini oluşturan utku (zafer) günlerini, birer bayram günü bilerek ulusuna armağan eder. 19 Mayıs’ı Türk gençliğine, 30 Ağustos’u Türk Silahlı Kuvvetlerine, 29 Ekim’i Türk ulusuna armağan vermesi gibi… TBMM’nin açılış günü de Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk çocuklarına armağan ettiği bir ulusal bayram günüdür: Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı.

              Mustafa Kemal Atatürk’ün “Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa bağlayacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli ve değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz.” sözleri, Cumhuriyetimizi geliştirecek ve kalkındıracak Türk çocuklarına bir sesleniştir.

              Atatürk, 1893 yılında, henüz 12 yaşındayken, babası Ali Rıza Bey’i kaybetmiş, o tarihten sonra da yaşamını bir ‘yetim’ olarak sürdürmüştür. Bu nedenle çocukları çok sever, çocuklara duyduğu şefkat duygusunun özel bir yeri vardır Atatürk’ün yaşamında. Hasan Rıza Soyak’ın deyişleriyle Atatürk için   ‘çocuk’ demek ‘sevgi’ demektir. Sevdikleri hangi yaşta olursa olsun ‘çocuk’ diye seslenir kendilerine.

              Atatürk gerek askerlik yıllarındaki görev günlerinde gerekse Cumhuriyetin kuruluşundan sonraki yıllarda kimsesiz çocukları sahiplenmiş, onların yetişmelerine ve eğitimlerine öncülük etmiş bir ulus Atasıdır: Ömer, Afife, Abdürrahim ve Zehra Cumhuriyet’ten önce, Sabiha, Afet, Rukiye, Nebile, Ülkü ve Mustafa Cumhuriyet’ten sonra Atatürk’ün manevi evlat edindiği çocuklardır. 

              Kurtuluş Savaşı günlerinde cephelerde savaşan babalarının, annelerinin geride yetim-öksüz bıraktığı çocuklarımız için, 1921 yılında Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin (Çocuk Esirgeme Kurumu) kurucusu ve koruyucusu olan Mustafa Kemal Atatürk, geleceğin umut ışıkları olarak nitelendirir çocukları. Onlara duyduğu güveni her fırsatta anlatır da.

              Yaşamanın son yıllarında Atatürk bir kız çocuğunu manevi evlat edinir: Ülkü (Doğançay- Adatepe) Atatürk, onunla çocukça oyunlar oynar, onunla konuşur, ona okuma yazma öğretir. Gittiği toplantılara da yanında Ülkü’yü götürmekten geri kalmaz. Akademisyen psikolog Prof. Dr. Üstün Dökmen’in deyişleriyle Atatürk, “Ülkü’nün elinden tutup topluma bir ‘çocuklu baba’ resmi sundu ve dünya tarihinde ilk kez elinde çocuğuyla dolaşan devlet başkanı oldu. ( O günlere dek toplumda kız çocuğu ile övünen bir baba pek görülmezdi.)  Atatürk, topluma kızıyla övünen bir baba görüntüsü sundu. Çocuk gelişiminde önemli bir işlev gösterdi.”  (20-03-2022 günlü Cumhuriyet gazetesi Pazar eki),

              Atatürk’ün manevi evlat edindiği diğer çocuklarını da tanımadan geçemeyiz.   Atatürk’ün evlat edindiği bir diğer çocuk Sabiha Gökçen’dir. Çıktığı Bursa gezisinde 1925 yılında Sabiha’yı tanıyan Mustafa Kemal, Üsküdar Kız Koleji’ndeki eğitiminden sonra onu THK Havacılık Okulu’na gönderir. Başarılı öğrenim yıllarından ve çeşitli kurslardan sonra, av ve bombardıman uçaklarında uzmanlaşır Sabiha. Yurt içindeki harekatlara havadan verdiği destekle ününü Avrupa’ya da yayar. İlk kez Türk kadın savaş uçağı pilotu olmak onurunu kazanır.

               Ayşe Afetinan, Atatürk’ün 1925 yılında gittiği İzmir’de tanıdığı ve evlat edindiği kızıdır. Yurt dışında Fransızca öğrenimine gönderilen Afet, eğitim ordumuzun bir neferi olarak öğretmenlik görevinde bulunur. Akademik çalışmalarda bulunur, lisans çalışmaları yapar ve profesörlük unvanına erişir. Prof. Dr. A. Afetinan, Türk tarihi ve Atatürk üzerine yayınlarıyla tanınır. Ömrünün son günlerine dek Atatürk’ün yanı başında yer alan evlâdıdır.

              Konya’da tanıyarak bakımını üstlendiği Rukiye, evlendirildiği Jandarma Yüzbaşısı Hüsnü Erkin ile yapılan düğününde ilk dansı Atatürk ile yapan manevi kızıdır.   İstanbul Çapa Öğretmen Okulu’ndayken tanıdığı Nebile, Atatürk’ün manevi kızlarından bir diğeridir. Öğrenim görmesi için gönderildiği Londra’dan dönerken, tren kompartımanın penceresinden sarkarken düşerek can veren Zehra, bu manevi evlâtların içinde yaşanan bir acı anıdır.

            Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın Beşiktaş Akaretler’deki evinde büyütülen Abdürrahim (Tunçak), kendisini bildi bileli Zübeyde Hanım’ı annesi Makbule’yi kız kardeşi görür. Mustafa Kemal’in Van’da ordu komutanıyken evlât edindiği ve annesine emanet ettiği yetimdir. 16 Mayıs 1919 sabahında Milli Mücadele’ye başlatmak için Akaretler’deki evinden yola çıkan Mustafa Kemal’i, arkasından su dökerek uğurlayan da Abdürrahim’dir.    Berlin Teknik Üniversitesi’nde öğrenim görmüş bir aydın kişidir.

               Bu manevi evlâtlar arasında Sığırtmaç Mustafa vardır; ki Atatürk’ün Yalova’da tanıdığı ve himayesine aldığı, sığır güden bir çocuktur. Tedavisi yaptırılan ve yetiştirilen Mustafa da Harp Okulunu bitirerek subay olmak başarısı kazanmıştır. (Atatürk’ün manevi çocukları konusunda kaynak yayın: Doç. Dr. Ali Güler, Sarı Mustafam, Truva Yayınları)

               Atatürk, tüm bu manevi çocuklarını ulusunun yetişmiş birer aydın kişisi bilir. O, ulusunun yetiştireceği tüm çocukların da aydınlık ruhlu, uyanık beyinli insanlar olmasının yolunu açar. Öncüsü olduğu Türk abecesi ile çocuklarımızın, öğretmenlerimizin Başöğretmenidir. Türkçemizin yabancı dillerin etkisinden kurtarılmasının öncüsüdür. Açtığı çağdaş öğretim kurumlarının, laik eğitim değerlerini koruyucu izlencelerin savunucusudur.  “Hayatta en hakiki   mürşit ilimdir, fendir.” sözleriyle, çağdaş uygarlık yolunu gösteren Atatürk, çocuklarımıza emanet eder Türkiye’nin geleceğini.  “Bugünün küçükleri yarının büyükleridir.” sözünü yaşamı boyunca örneklendiren bir baba görüntüsünü canlı tutmaktan geri durmayan, dünya tarihinde çocuklara bayram günü armağan eden ilk ve tek önderdir Mustafa Kemal Atatürk.

               Parlamenter Demokrasimizin Bugünü

               Hukuk devleti Türkiye Cumhuriyeti, bugün geçirdiği pek çok değişikliğe karşın 1982 Anayasası   ile yönetiliyor. Çeşitli tarihlerde 19 kez değişiklik gören 1982 Anayasası’nın ‘Devletin Şekli’ni düzenleyen ilk dört maddesi dışında gördüğü düzenlemelerin son örneği, 16 Nisan 2017 tarihinde referanduma (halk oyuna) sunulmuş ve kabul edilmiş metindir. Anayasa hukuku öğretim üyesi Prof. Dr. Korkut Kanadoğlu bu değişikliği şu sonuca bağlıyor: Bu değişiklikle “Özellikle parlamenter rejimin ‘kuvvetler ayrılığı’ ilkesi artık anlamını yitirmiş, yürütmenin yasamaya hakimiyeti   kişiselleştirilmiş bir iktidarı ortaya çıkarmıştır.” (1 Nisan 2022 günlü Cumhuriyet gazetesi)

              16 Nisan 2017 tarihli Anayasa referandumunda kabul edilen değişikliklere göre, Cumhurbaşkanına bir siyasal partinin üyesi olmak hakkı tanındı. Cumhurbaşkanının halk tarafından ve parlamento üyeliğinden ayrık olarak seçilmesi ilkesi benimsendi. Hatta bu kişi üyesi bulunduğu siyasal partinin genel başkanı da seçilebilecekti.  Bu, Devletimizin ve ulusumuzun temsilcisinin partili cumhurbaşkanı olması demekti. Bu değişikliklerle cumhurbaşkanı hem hükümet başkanı gibi hem de devlet başkanı olarak ülkeyi yönetecekti. Değişikliğe göre, yasama meclisi yine varlığını sürdürüyorsa da, etkisizleştirilmişti. Meclisin ne   bakanlara yüz yüze soru sorma hakkı vardı ne de onları denetleme hakkı. Yürütme gücü diye adlandırılan bakanları da halk seçmiyor, onlar cumhurbaşkanı tarafından parlamento dışından atanmış kişiler oluyordu. Bu sisteme de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı veriliyordu. Cumhurbaşkanı ülkeyi yöneten tek kişi oluyordu. Belli yetkiler içinde kanun kuvvetinde kararname çıkarmak, bütçeyi yapmak, silahlı kuvvetlere başkomutan olmak, anayasal kurumlara yönetici atamak yetkisi ile donatılmış tek kişi yürütme gücünü oluşturuyordu. Ki bu çerçeve içinde, 16 Nisan referandumu ile parlamenter demokrasimizin pek çok alanda önemli bir yara aldığı, ‘egemenliğin bir şahsa devredildiği’ açıklamaları yapıldı.

              Referandum öncesinde parlamenter rejimimizde, cumhurbaşkanının tarafsızlığını koruması, giderek bir siyasal parti ile bağını kesmesi temel ilkesi vardı.  Cumhurbaşkanı, parlamento içinden ve milletvekillerinin oylarıyla kendi aralarından belirli dönemler için seçilirdi.  Yasama meclisini oluşturacak milletvekili seçimlerinde en çok oy kazanmış siyasal partinin başkanı, cumhurbaşkanı tarafından başbakanlığa atanır; onun meclisten seçtiği milletvekillerinden yürütme gücü (Bakanlar Kurulu) oluşturulurdu. Mecliste yapılan oylama ile güvenoyu alan hükümet de görevine başlardı. 

             24 Haziran 2018 tarihli milletvekilleri seçimleri ve Cumhurbaşkanı seçimleri ile 31 Mart 2019 tarihli yerel yönetim seçimleriyse,  referandumda değişen Anayasa’nın getirdiği çerçeve içinde yapıldı.

             Uzmanların yaptıkları açıklamalara göre, sistemin uygulandığı günlerde, yürürlüğe giren düzenlemelerde, Cumhurbaşkanının yetkisi içinde tek imza ile çıkardığı ‘Kanun Kuvvetinde Kararname’ sayısının, Meclis’ten çıkarılan ‘yasa’ sayısından az olmadığı da    belirlenmiş bulunmaktadır.

              Nitekim yürürlüğü bir yasa ile kabul edilen, şiddete karşı kadınlarımıza korunma gücü veren uluslararası İstanbul Sözleşmesi’nin, Cumhurbaşkanının çıkardığı ‘Kanun Kuvvetinde Kararname’ ile 20 Mart 2021 tarihinde feshedilmesi, sistemin unutulmayan uygulama örnekleri arasında da yer aldı.

              Bilinmelidir ki, Türkiye Cumhuriyeti devleti, gelecek günlerin güvenine, demokrasiye “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” öğretisiyle yürüyecek, çağdaş uygarlığa erişmek istek ve kararlılığını taşıyan   çocuklarıyla kavuşacaktır.

              Ülkemizde ulusal egemenlik hakkının askıya alındığı 27 Mayıs, 12 Eylül gibi tarihsel süreçler yaşandıysa da 15 Temmuz 2016 tarihli FETÖ terör örgütünün ulusal egemenliği yıkma girişimi, demokrasimiz adına asla unutulmayacaktır!

              Bu duygu ve düşüncelerimizle Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 102. yıldönümünü kutlar; Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ve ulusal egemenliğimizi, Cumhuriyetimizi korumak için can vermiş şehitlerimizin,  gazilerimizin anıları önünde saygı ile eğiliriz.

  Bu yazı 2875 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI