‘6 Şubat Sabahı ve Sonrası Yaşananlar Gerçeküstü Bir Dramdı’

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Gelibolu İlçe Başkanlığı, 6 Şubat Kahramanmaraş depreminin birinci yıl dönümü nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşları anma ve Milletvekilliği düşürülen Can Atalay için basın açıklaması düzenledi.

İskele Meydanı’ndaki Atatürk Anıtı önünde düzenlenen basın açıklaması saygı duruşu ile başladı. Basın açıklamasını TİP İl Genel Meclis Üyesi Adayı Gül Tüzün okudu. Tüzün, basın açıklamasında; “Bugün burada ne yazık ki, 1 yıl önce yaşanan depremde yaşamını kaybeden vatandaşlarımızı anmak için toplandık. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin Türkiye’de afet yönetimi ve koordinasyonu alanında dönüm noktası olduğu İçişleri Bakanlığı’na bağlı Afet ve Acil Durum Başkanlığı – AFAD tarafından ifade edilmişti. “Bütünleşik Afet Yönetimi Sistemi” olarak adlandırılan model benimsenmiş ve buna uygun olarak da öncelik “Kriz yönetiminden” “Risk Yönetimine” verilmişti. Bu modele göre her il için “İRAP-İl Risk Azaltma Planı” ve “İl Afet Müdahale Planı” hazırlanmıştı.

Deprem bölgesindeki iller için hazırlanan raporlarda “Bölgenin aktif fay zonuna yakın olduğu, zemin koşullarının sıvılaşmaya müsait olduğu, yapı stoğunun kötü olduğu, bitişik nizam yapılarda tabliyelerin yan yana gelmemesi nedeniyle depremdeki salınımda binaların birbirini yıkacağı risk raporlarında ayrıntılı olarak açıklanmıştı.

Deprem uzmanları da 2022 yılı Ağustos ayından itibaren bu bölge için uyarılarda bulunuyorlar ve “Elazığ, Malatya, Kahramanmaraş, Adıyaman, Hatay, Kilis, Gaziantep, Osmaniye, Kayseri, Adana ve Mersin illerini içine alan geniş bir elips çizerek 7,2-7,3’lük deprem olacağından” bahsediyorlardı. Fakat ne yazık ki ülkeyi yönetenler “Bazı profesör müsveddeleri” olarak nitelendirdiği alanında yetkin deprem uzmanlarını ciddiye almadılar. Bölgedeki tüm riskleri bilmelerine rağmen “İmar barışı müjdesi” verdiler.

6 Şubat sabahı ve sonrası yaşanan arama kurtarma çalışmalarında yaşananlar tam anlamıyla trajik, gerçeküstü bir dramdı. Sosyal medyadan değil, birebir yaşadığımız yardım çığlıklarıydı. Günlerce enkaz altında kalan arkadaşlarımızın, dostlarımızın yakınlarının kurtarma ekiplerini beklemesi, ekipler geldiğinde ekipmanların başka yere gitmek zorunda kalması nedeniyle yaşadıkları çaresizliği ve sonrasında “Hiç olmazda mezarına defnedeyim” diye tekrar ekip ve ekipman aradıklarını birebir yaşadık.

Yakınları hala enkaz altındayken, arama kurtarma çalışmalarının tamamlanmasını beklemeyen dozerlerin enkazları vahşice kaldırırken karşılaştıkları görüntüler hafızalarımızdan silinmeyecek. Sosyal medyadan STK’lar dayanışma içinde yardım ararken, internette bant daraltma uygulaması yapılarak internetin yavaşlatıldığını, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı’nın teknik açıklama yapmak yerine “Yapılması gerekiyordu demek ki yapıldı” açıklamasını unutmayacağız.

Gsm- Cep telefonu, internet sağlayıcıların günlerce bölgede hizmet sunmadıklarını unutmayacağız.

Kızılay’ın çadır satışı unutmayacağız.

Çadır ve konteyner alanlarının plansız, düzensiz ve yanlış yer seçimi nedeniyle sağanak yağışın neden olduğu su baskınlarında yaşamak zorunda bırakıldıklarını unutmayacağız.

2018 Türkiye bina deprem yönetmeliğine uygun yapıldığı ve “Cennetten köşe” vaat edilerek satışları yapılan lüks konutların nasıl mezarlığa döndüğünü unutmayacağız.

Eski apartman binasının kat ilavesi yapılarak otele dönüştürülmesi sonucu evlatlarımızı kaybetmemize neden olanları unutmayacağız.

Molozların çadır ve konteyner alanı yakınında boşaltıldığı, orada yaşamak zorunda kalan insanların asbest ve benzeri kanserojen maddelere maruz bırakıldığını unutmayacağız.

Arşivlerin yok edilmesi için, az hasarlı resmi kurumların acele yıktırılmasını, dosyalarla birlikte enkazların kaldırılmasını unutmayacağız.

Sorumlu kurumların, yapı denetim firmalarının, müteahhitlerin, kolonları kesen işyeri sahiplerinin cezasız kalmasını unutmayacağız.

Öte yandan bunca acının üstüne, Sayın Cumhurbaşkanı’nın; “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele verilmezse dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi?” açıklamalarıyla da açık bir şekilde belirtmiştir ki halkın iradesinin yok sayılması, acıların ayrıştırılmasının olağan olduğu Cumhurbaşkanlığı makamınca beyan edilmiştir.

Hatay halkının seçimi ve iradesi olan Milletvekili Şerafettin Can Atalay’ın adını belki de bazılarınız hapiste tutulmasının anayasaya aykırı olduğu AYM tarafından iki kez karar ve kayıt altına alınmasına rağmen Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi kararını, dolayısıyla anayasayı yok sayması nedeniyle sonra duydunuz.

Bunu yadırgamıyoruz çünkü ana akım medyada Can Atalay’ın adını bu zamana kadar duyurmadılar.

2014 yılında Soma Maden faciasında yaşamını yitiren 301 madencinin, aynı yıl Ermenek Maden faciasında yaşamını yitiren 18 madencinin, 2016 yılında Aladağ Kız Yurdunda, yangın kapısı kilitli olduğu için yanarak can veren 11 kız öğrencinin, 2018 yılında Çorlu tren kazasında yaşamını yitiren 25 vatandaşın ve yaralanan 328 vatandaşın haklarını arayan, ailelerine destek olan avukat olduğu için duyurmadılar adını.

En son Gezi olaylarında kamusal alanı- parkı koruduğu, şiddete karşı çıktığı için 25 Nisan 2022 gününden beri şehir plancısı Tayfun Kahraman ile birlikte tutsak.

Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararına rağmen Hatay halkının iradesi yok sayılarak milletvekilliği siyasi yargının anayasal yargının önüne geçtiği Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından düşürülmüştür. Biz inanıyoruz ki, Can çıkacak, hesap soracak!” ifadelerini dile getirdi.

TİP Gelibolu İlçe Teşkilatı’nın düzenlediği basın açıklamasına Belediye Başkanı Mustafa Özacar, CHP İlçe Başkanı Engin Coşkun ve yönetim kurulu üyeleri, Dernek temsilcileri ile TİP üyeleri katıldı.

Haber: Caner AKŞİT